22 Eylül 2014 Pazartesi

A Lab on Fire – What we do in Paris is Secret




Çıkış Yılı: 2012    
Tasarım: Dominique Ropion

Üst nota: Bergamot, Bal, Liçi meyvesi
Orta nota: Gül, Vanilya, Helyotrop

Dip nota: Tonka fasülyesi, Sandalağacı, Griamber


Gün geçmiyor ki muhtelif ilginç niş markalar çıkmasın. A lab on Fire da Amerika merkezli, tasarımcıları yüksek kaliteli malzemelerle tamamen serbest bırakıp parfümler tasarlatan bir proje. 

Çalıştığı parfümörler arasında Bruno Jovanovic, Olivier Polge, Carlos Benaim, Alberto Morillas, Dominique Ropion, Sophia Grosjman, Thierry Wasser gibi isimler mevcut.




Elit seviye burunlara yaptırılan bu kokular, Brooklyn çevresindeki yerel sanatçılar tarafından elle teker teker paketlenip, her şişesi ayrı bir eser olarak pazarlanıyor. Doğrudur, yapıyorlardır.





Parfümümüze gelirsek, şimdi isminden mütevellit insanı bir meraka cezbediyor, fakat Paris’te bir sır olarak yapılan şey, tatlı-meyveli bir kadın parfümüymüş, çok da matah bir şey değilmiş meğerse.

İsmi çok uzun olduğu için koku diyeceğim kısaca, koku, floral gourmand tarafının aslında sancaktarlarından olabilir. Floralliğini hafifçe gülden, gourmandlığını ise ağırlığını kırmızı meyvelerden olmak üzere vanilya ve badem ezmesivari bir kokudan alıyor.


İlk sıkıldığında bergamot çok iyi hissettirilmiş, çok sulu bir narenciye etkisi etrafı sarıyor fakat oldukça kısa sürüyor. 

Kırmızı meyveler (liçi) anında vanilyayla birlikte gülü bile bastırarak, sazı eline alıp çok da bırakmaya niyeti olmadığını koku tenden uçana kadar gösteriyor.







Tendeki 8 saati bulan macerasını ise aslında piyasa parfümlerinden biraz aşina olduğumuz tonka-sandal kombosuyla sonlandırıyor.


Bu parfümü özel yapan, baştaki kısa süren etkileyici narenciye, ve devam eden kırmızı meyve tatlılığı. 



Ağdalı meyveli yapısı nedeniyle feminen kullanıma yakın gördüğüm bu parfümü soğuk mevsimlerde 30 yaş altı kadınlara rahatlıkla önerebilirim.


Koku: 7 Kalıcılık: 8 Farkedilirlik: 8 Genele Hitap: 6



19 Eylül 2014 Cuma

Histoires de Parfums - 1828




Üst nota: Greyfurt, Limon, Mandalina, Okaliptüs
Orta nota: Biber, Küçük Hindistan cevizi (nutmeg)
Dip nota: Sedir, Tütsü, Vetiver, Çam

Gerald Ghislain ve Histoires de Parfums markası ile oluşturduğu duruşundan 1725 ile ilgili yazıda biraz bahsetmiştim.

1828 isimli parfümlerini de , bu tarihte doğan, dünyanın en büyük yazar ve vizyonerlerinden olan, benim de kişisel hayranlığım bulunan bir Fransız’a, Jules Verne’e adamışlar.





Bilimkurgunun babası Jules Verne (1828-1905), Nantes şehrinde dünyaya geliyor. Babası gibi avukat olma yolunda ilerlerken çekiyor emaneti ve esas sevdası edebiyata yöneliyor.  Paris edebiyat çevresinde Alexandre Dumas gibi elinden tutan adamlar da olunca, kısa hikayeleri yayınlanmaya başlıyor ve çok tutuluyor.


35 aşındayken de “Balonla Beş Hafta” romanı patlayınca Verne artık tutulamıyor. Edebiyatta yeni bir dal, bilimsel roman hoş geliyor. 80 Günde Devrialem, Denizler Altında 20.000 Fersah, Ay'a Yolculuk gibi eserleriyle modern bilim adamlarının bile çekinmeden ilham kaynağı olduğunu söyledikleri Verne'i saygı ve sevgiyle anıyoruz.




Parfümümüze gelince, Ghislain, 1828’i yaratırken bence özellikle aklında 80 Günde Devrialem varmış. Neden derseniz kokumuzun çok ilginç geçiş fazları var, üstten alta notaları takip ederseniz parlak narenciyeden hafif tatlıya, ve daha sert baharatlara doğru inen yolculuğu görüyoruz, koku da aynen böyle ilerliyor.

İlk sıkıldığında oldukça ferah, özellikle greyfurt ve okaliptüsün serinleyici etkisiyle yüze çarpan 1828, bir saat içersinde ilginç değişimler göstermeye başlıyor ve önce biraz tatlı tatlı nutmeg vurmaya başlıyor.

Bu safhasını da atlattıktan sonra tende uzun süre kalmaya devam edecek olan dip notalarıyla adeta bir odunsu-tütsülü parfüm gibi davranıyor. Yani Mösyö Fogg Akdeniz kıyılarından, Orta doğu üzerinden Hindistan taraflarına, ordan da yine direksiyon kırarak Sibirya çamlıklarına gitmiş gibi hissediyorum parfümün geçişlerini yaşarken.

Unisexliği yok, bence tam bir erkek parfümü, ve gene tam bir kapalı alan ve ofis kokusu, bahar aylarında bol uygulamayla dışarda da kullanılabilir.

Koku: 8 Kalıcılık: 7 Farkedilirlik:7 Genele Hitap: 8



16 Eylül 2014 Salı

Parfums de Marly - Herod




Çıkış Yılı: 2012
Tasarım: Olivier Pescheux

Üst nota: Tarçın, Biber
Orta Nota: Tütün, Osmanthus, Laden reçinesi,  Günlük tütsüsü (frankincense)
Dip nota: Vanilya, Sedir, Vetiver, Paçuli, Misk


Adı pek duyulmamış niş markalardan olan Parfums de Marly, ilhamını 1700lerde Fransa Kralı XV. Louis’nin atlarından alıyor.

O tarihlerde Fransa, Grasse ve Paris ile parfüm aleminde tartışılmaz tek lider. Kral da her gün sarayına ve saraydaki fıskiyelerden fışkırtılan sulara katılmak üzere parfüm üzerine parfüm ısmarlıyor. Hatta sarayın ismi bile halk arasında “la cour perfumée” – parfümlü divan olarak anılıyor.

Aynı zamanda atlara da pek sevdalı olan Louis’ye Tunus Emiri sekiz adet at hediye ediyor.  Marly şatosunda bakılan bu atlar, markanın ilhamı.

Modern  Safkan at yarışçılığına baktığımızda hemen hemen tüm atların aşağıdaki üç attan geldiğini görürüz. Louis’ye hediye edilen, ve markanın modelleri arasında bu atlar da mevcut. Anlatacağım parfüm Herod ama bunlar güzel bilgiler.

İŞTE O ATLAR:

Darley Arap: Modern yarış atı arap safkanların Y kromozomu takip edildiğinde, çoğunun soyunun 1704 yılında Suriye’den Sir Thomas Darley’nin bulup İngiltere’ye getirdiği bu safkan Darley’den geldiği görülür. 





Godolphin Arap:  İsmini kendisini çok seven sahibi  Lord Francis Godolphin’den alan bu safkan, aslında Fransız Sarayı’na  hediye dildiğinde Louis’den çok fazla ihtimam görmemiştir, hatta arabaya koşulduğu bile söylenir.  XV. Louis’den sonraki sahibi Lord Godolphin’in İngiltere’ye götürmesiyle ünü artmıştır. Bakın çok meşhur,  filmi çekilen Seabiscuit mesela bir Godolphin tayıdır.





Byerley Turk: Safkan İngiliz yarış atlarının atası olarak kabul edilir. Yüzbaşı Robert Byerley’nin, Osmanlı’nın başarısız  2. Viyana Kuşatması’ndan sonra Hrıstiyan orduların ele geçirdiği Buda kalesinde bu atı bulduğu söylenir.  Britanya’ya giden safkan, unutulmaz bir savaş ve yarış atı olarak tarihe geçer.





Marly şatosunda bakılan bu atların heykelleri halen Şanzelize’de görünebilir.















Bu da gördüğümüz üzre Herod'un şişesi.










Marly’nin en popüler parfümlerinden biri olan Herod’a ismini veren 1758 doğumlu safkan ise Byerley Turk’un bizzat torunu ve İngiliz atçılık tarihinde çok önemli bir safkan. Byerley’nin soyunu en iyi devam ettiren, çok başarılı bir yarış atı.

Tüm bu güzel bilgilerden sonra parfümümüze gelirsek, Herod, Tom Ford Tobacco Vanille kafasında, tütün ve vanilya egemenliğinde oldukça güzel bir parfüm.

Tartışmasız bir şekilde tatlı bir parfüm olan Herod’un ustalıkla işlenmiş performansı ve aurası, bu tatlılığının kapalı mekanlarda bile rahatça kullanılabilmesine el veriyor, fakat gene de tabi ki fazla sıkmamak da gerekiyor. TV’e göre çok daha sakin bir parfüm Herod.


Marly parfümleri


Orta notalarda, aslında en güzeli Jubilation XXV’de kullanılan günlük tütsüsü de kendini biraz gösteriyor, o tütün-vanilya tatlılığından sıyrılıp baharatlı tarafa da göz kırpmayı biliyor.

Dolayısıyla koku, sıradan bir TATLILI koku olmaktan ziyade düzgün baharat notaları da yedirilmiş, çocuksu bir tatlılıktan ziyade, sıcak ve romantik bir parfüm olmayı başarıyor.

Uygun dozajlama ile iç mekanlarda da kullanılabilir, fakat gene de ideal kullanımı dış mekan ve soğuk havalar.

Kokusuyla iç ısıtan, ancak fiyatıyla biraz cep yakan Herod, tatlı parfümleri sevenler için şaheser olmaya aday.

Koku: 9 Kalıcılık: 7 Farkedilirlik: 7 Genele Hitap: 7


                       






15 Eylül 2014 Pazartesi

Histoires de Parfums 1725





Çıkış Yılı: 2012
Tasarım: Gérald Ghislain

Üst nota: Bergamot, Greyfurt, Meyankökü
Orta Nota: Lavanta, Yıldız anason
Dip nota: Vanilya, Badem, Sandalağacı, Amber


En sevdiğim niş markalardan olan Histoires de Parfums, markanın yaratıcısı ve kokuları tasarlayan parfümör Gérald Ghislain’in liderliğinde dolu dizgin ilerleyen, ve birkaç boş atış dışında hemen her parfümünü oldukça takdir ettiğim bir marka.



Parfümerilerde de çok takdir ettiğim ilginç bir sunumları var





Marka konsept olarak bir “Koku Kütüphanesi” yapmak üzere yola çıkmış ve ilk serideki parfümlerinin isimleri bir yıl ve tarihi bir kişilikle özdeşleştirilmiş halde.





HdP sevgimi başlatan ilk parfümü 1725 olmuştu, ve bu tarih de birinin doğum günü. Ünlü çapkın Giacomo Girolamo, yani herkesin bildiği ismiyle Casanova’ya adanmış bir koku.

1725, ilk sıkıldığında lavanta destekli, hafif tatlı narenciye notalarıyla açılıyor. Koku aslında tam bir joker, hem fujer janrına selam çakan bir erkeksi havası, hem de naif bir tatlılığı var. Açıkçası Ghislain çok iyi bir iş başarmış

Orta notalarına geçtikçe eski kafa fujerlere teğet geçen hafiften bir bitkisellik kendini göstermeye başlıyor. Bu, pudralı tatlılığını da hiç terk etmeden yapılan bir geçiş.

Tenden uçmaya yakın saatlerinde ise vanilya ve badem ile tatlı bir veda yapıyor, ancak kesinlikle bayık bir tatlılığı yok, dediğim gibi tüm sivrilikleri törpülenmiş ve üzerinde iyi çalışıldığı belli bir parfüm 1725.


1725 bence dünyanın en iyi erkek parfümlerinden biri olan Invasion Barbare’a da bir hayli benziyor. 

Özetle şık narenciyeler, hafif bitkisellik, ve bir tutam vanilya şeklinde ilerleyen, kimsenin kolay kolay beğenmedim diyemeyeceği 1725, hafif çekingen aurası ile de tam bir ofis parfümü.

Modern erkek parfümü nasıl olur dersini veren Invasion Barbare ve 1725 ile fark yaratacağınızdan emin olabilirsiniz.

Koku: 9 Kalıcılık: 7 Farkedilirlik : 7 Genele Hitap: 8