30 Aralık 2012 Pazar

Hugo Boss Bottled

Çıkış Yılı: 1998

Tasarım: Annick Menardo

Üst nota: Elma, Bergamot, Tarçın
Orta nota: Karanfil, Erik
Dip nota: Sedir, Sandalağacı, Vanilya, Vetiver

Boss Bottled, markanın en çok bilinen ve tıpkı Rochas Man yazısında anlattığım gibi, aşırı popülerliğe kurban giden bir koku. Eminim kokusu burnunza geldiğinde bir yerlerden hatırlayacaksınızdır.

Nasıl koktuğuna gelirsek, kokunun özeti aslında elma-tarçın-vanilya. Hafif hafif gelen karanfil dışında diğer bileşenlerin pek esamesinin okunmasına gerek yok.

İlk sıktığımızda gelen taze elma kokusu yerini birkaç dakika içersinde tarçınla tatlılaştırılmış, dolgun bir algıya bırakıyor. Ancak bu gelen aromadaki yapaylık hissini, bu tarz tatlı kokulara aşina olan parfümseverler hissedecektir. Burnu gömüp kokladığınızda dipten gelen kokular genzi biraz incitiyor. 

İlk yarım saatini atlattıkça tene yumuşak bir vanilya-elma kokusu olarak yerleşiyor, bu aşamadan sonra yapaylığının kaybolduğunu söyleyebilirim, daha leziz bir hale geliyor ve tenden yok olana dek bu etkisini sürdürüyor. Elma-tarçın-vanilya bağlamında lineer bir parfüm diyebiliriz.



Sıcak ve etkili bir koku, serin sonbahar aylarında kullanımı gençlerin hoşuna gidecektir.

Ancak bu tarzın (elmalar, tarçınlar) en başarılı parfümü Hermessence Ambre Narguilé'dir, aklınızda bulunsun.

Koku: 6 Kalıcılık: 7 Farkedilirlik: 7 Genele Hitap: 7

Son yıllarda Sport versiyonunu çıkartarak seriyi Ryan Reynolds, Jenson Button ile aktif bir pazarlama ile tekrar cilalamaya çalışıyorlar


18 Aralık 2012 Salı

Francis Kurkdjian dosyası




1969 yılında Paris'te doğan sanatçı Fransis Kürkçüyan, son yıllarda parfüm dünyasında ismi en çok bilinen parfümörlerden biri. Soyadından anladığımız gibi ataları, kürk ticaretiyle uğraşan Osmanlı Ermenileri'nden.

Kendisinin tanınırlığında, genç yaşında tasarladığı ve onu bir süperstar haline getiren Jean Paul Gaultier Le Male, ve daha sonra parfümörlerin kendi isimleriyle marka kurmalarının öncülerinden ve meşhurlarından biri olmasının hayli payı var.

Çocukluğundan beri iyi piyano çalan ve balet olmak isteyen, ancak hayali olan dans okuluna girmeyi başaramayan Kürkçüyan, bunun üzerine ikinci büyük sevdasına yönelir: kokuların çekici ve büyülü dünyasına.

1990-1995 yılları arasında ISIPCA akademisinde okuyan sanatçı, mezuniyetiyle birlikte Quest International şirketinde çalışmaya başladı.

1993 yılında, henüz 24 yaşındayken tasarladığı Le Male, kendisine büyük bir şöhret getirip, kariyer kapılarını da sonuna dek açtı.



1999 yılında New York'ta çalıştığı Quest International'dan Paris'e dönen sanatçı, 2001 yılında kişiye özel parfüm atölyesini açarken, Maison Francis Kurkdjian da 2009 yılında ortaya çıktı. (Maison = fr. Ev)


2009 yılında Fransız Kültür Bakanlığı'ndan zanaat şövalyeliği nişanı olan "Chevalier des Arts et des Lettres"'i alan Kürkçüyan, kişiye özel tasarımlarının yanında ender olarak moda firmalarına, ve kendi markasına tasarım yapmaya devam ediyor.

Kişiye özel parfüm tasarımı bedeli 12.000 avro, ancak hemen üzülmeyin (!), bir kere yaptırdıktan sonra 180 avro'ya refill şişelerinizi alabiliyorsunuz.

Kürkçüyan'ın tasarımlarının tarihçesine baktığımızda, fenomenal Le Male'i ilk sırada görüyoruz. Bundan başka olarak sanatçının moda markalarına yaptığı öne çıkan tasarımları ise listedeki gibi özetlenebilir.

Armani Mania (2002)
Eau Noire & Cologne Blanche - Christian Dior (2004)
Elie Saab le Parfum (2011)
Gaultier 2 - JPG (2005)
Fleur du Male - JPG (2007)
Ma Damme - JPG (2009)
Iris Nobile - Aqua di Parma (2004)
Lady Vengeance - Juliette Has a Gun (2006)
Miss Charming -  Juliette Has a Gun (2006)
Miracle Homme - Lancome (2001)
Narciso Rodriguez for Him (2007) & for Her (2003)
Silver Shadow - Davidoff (2005)
Shiseido Zen (2009)
Lanvin Rumeur (2006)
Elizabeth Arden Green Tea (1999)
F by Salvatore Ferragamo (2006)


Moda markası parfümlerinden bazıları bu blogda da yazıldı, bazılarını sizler de kullandınız. Ancak ben burda daha ziyade kendi markası olan Maison Francis Kurkdjian üzerinde konuşmak istiyorum, hatta önce kendisini dinleyelim.






Mağazasında parfümlerinin yanında, parfümlerle aynı isimleri ve kokuları taşıyan mumlar, tütsü kağıtları, kokulu bileklikler mevcut. Bunların hepsi tabi ki premium fiyatlarda ve kendisinin lüks ürün pazarlama eğitimini onaylar nitelikte.

Biz alanımız olan parfüme dönersek, markasının şu ana kadar 17 adet parfümü mevcut. Ben elimden geldiğince kullandıklarım ve denediklerim hakkında fikirlerimi yazıya dökmeye çalışacağım.




2009 yılında mağaza açılır açılmaz çıkan modelleri

APOM (A Piece of Me) pour Homme & pour Femme,
Aqua Universalis
Cologne pour le Matin
Cologne pour le Soir
Lumiére Noire pour Homme & pour Femme

İlk dönem çıkarttığı bu parfümler, şüphesiz kokuseverler arasında büyük bir heyecan ve merak uyandırdı, parfümlerin bir kısmı için "eh işte" diyenlerin yanında hayranı olanlar da boldu.

70 ml. hacminde ve 95 euro fiyatında piyasaya sürülen bu parfümler hakkındaki düşüncelerim;


APOM pour Homme




  Açıklanan notaları portakal çiçeği, amber ve sedirden oluşan bu koku, bence de tıpkı açıklandığı gibi lineer, hatta nispeten portakal çiçeğinin egemenliği altında.  Amber her ne kadar bu egemenliği kırmaya çalışsa da sadece hafif hafif hissediliyor, sedir ise yokları oynuyor.

Orta kalıcılıkta taze ve sıcak bir portakal çiçeği parfümü diyebiliriz. Şahsi tecrübem, 15 ml civarı kullandıktan sonra sıkılmak şeklinde oldu. Bence vasatın bir tık üstü bir koku, o kadar.




Aqua Universalis


Amalfi limonu, zambak, bergamot, beyaz misk, portakal çiçeği ve kabuğu şeklinde açıklanan notaları olan kokunun, parfümünden ziyade deterjan, yumuşatıcı gibi yan ürünleri mevcut.

Aslında ne güzel de isabet olmuş, parfüm maalesef temizlik ürünlerinden aşina olduğumuz, makineden yeni çıkmış beyaz çamaşırlar gibi kokuyor, ancak burun yakan bir sentetiklik yok. Kendi halinde, temiz, sakin ve kokuyu bir renkle açıklasak bembeyaz bir renge sahip bir parfüm.




Cologne pour le Matin


Her ne kadar yolunu çok gözlediğim parfümlerden olsa da, hayal kırıklığı da aynı şekilde büyük olan kokulardan oldu maalesef. Etki ve algı olarak baktığımızda kokunun Aqua Universalis'ten pek bir farkı yok. Daha önce Prada Amber'in yaptığı "temiz, duştan yeni çıkmış insan, yeni yıkanmış beyaz çamaşır" etkisini veren, Aqua Universalis'ten farklı olarak biraz daha herbal öğeler taşıyan bir koku.

Cologne Soir ile birlikte, sadece 200 ml. satılması da negatif faktörlerden (200 ml olduğu için dolayısıyla fiyatı da biraz yüksek oluyor)



Cologne pour le Soir



Tütsü, benzoin, gül, bal... Açıklanan notalarla tatlı baharatlı bir parfümle karşı karşıya olduğumuzu anlamışsınızdır. Neyse ki yoğun kullanıldığında, kapalı alan uygulamasını tamamen engelleyen bu kuvvetli notalar, bu parfümün cologne yapısı ve konsantrasyonunda ustalıkla yedirilmiş ve ortaya ten kokusu şeklinde hareket eden, gayet nazik ama aynı zamanda yaklaşırsanız cüretkar bir koku ortaya çıkmış.

Kokunun tek dezavantajı sadece 200 ml. satılması. Benzer fiyat skalasında 70 ml. satılsa idi alma olasılığım artardı.


Bu dört parfümü bitirip özellikle bahsetmek istediğim sonuncuya geçmeden önce, söylemek istediğim şu ki, bunlar kötü parfümler, güzel olmayan kokular değiller. Ancak insan Fransis Kürkçüyan gibi bir adamın, moda markaları değil de kendi mağazasına ürettiği kokular için hem beklentisi daha yüksek oluyor, hem de haklı olarak (fiyat ve erişilirlik dezavantajları) daha fazlasını istiyor. 



Lumiére Noire pour Homme


İşte 2009 serisinin incisi, "Kara Işık"...Kendisini ilk kokladığımda ağzımdan dökülen sözler "ben..ben bunu ömrüm boyunca kullanabilirim" şeklinde olmuştu, bu benzersiz koku deneyimi insanı şair yapar.

Gül, kimyon, pelin otu, tarçın ve paçuli şeklinde açıklanan notaları çok isabetli olsa da Lumiére Noire'ın karakter olarak hafif baharatlı bir gül parfümü olduğunu unutmamak gerekir. 
                                                      
Kokladıkça ve kullandıkça daha önce kullandığınız parfümlerin yapaylığını, sanat denebilecek şekilde olan parfümlerin nasıl kokular olduğunu anlayacak, hele bir de gül aroması kullanımını seven biriyseniz, kendisini hayatınızın kokularından yapmanız işten bile olmayacak.

Lumiére Noire'ı severek kullanmak, bir erkek için çok çekici bir ayrıcalıktır.







2009 yılında açılış ile birlikte çıkan parfümlerini bu şekilde listeleyip inceledikten sonra, 2010, 2011 ve 2012 yıllarında çıkanlara da bir göz atalım.


2010 yılında Cologne Matin ve Soir'ın Absolue versiyonları rafa çıkarken, 2011 yılında bunları Aqua Universalis'nin "Forte" versiyonu, APOM ve Lumiére Noire kadın parfümlerinin "Elixir" versiyonları izlerken, 2012 yılında ise kadın ver erkekler için yeni parfümü Amyris Homme ve Amyris Femme, ve son yıllarda her parfüm firmasının çıkarmak zorunda olduğunu hissettiği "Oud" izledi.




Absolue pour le Matin


Cologne Matin'den koku olarak farklı pek bir şey vaadetmeyen bu parfümün önemli farkı, kuvvetlendirilmiş, daha kalıcı-farkedilir ve artık 70 ml. şişede satılıyor olmasıydı. (Not: Absolue versiyonların 70 ml. si gene de normal seriden pahalıdır.)








Absolue pour le Soir


İşte pek çok parfümseverle anlaşamadığım bir konunun öznesi. Cologne versiyonunun çok daha kuvvetlisi, üstüne üstlük çok daha animalik bir yapıya sahip olanı. Animalik notalar ve gül, bal, tütsü, hele ki AplS gibi kuvvetli kullanıldığında çok hoşuma gitmeyen bileşenler.

Hatta sevenin bu parfümü niye sevdiğini, bir şişesini bitirip bitiremeyeceğini cidden merak ediyorum. Sıktıktan aşağı yukarı bir saat sonra insan içine çıkılabilecek hale gelen kuvvetli aromasıyla, kesinlikle denemeden almayınız.

Taşınabilir bir kokudan ziyade, bence koklanması gereken bir konsept, bir duruş.




Amyris Homme

İşte bir hayal kırıklığı daha. Tekrarlamak istiyorum, bu kokular kötü değil, ancak Kürkçüyan'ın MFK adı altında çıkarttığı premium parfümlerden, standart raf parfümü kokusu ve performansı görünce, parfümseverin üzülmemesi elde değil.

Hafif baharatlı ve yumuşak odunsu bir erkek kokusu olan Amyris Homme'un, maalesef ayırt edici hemen hiç bir yanı yok. Zayıflığı da ekstra olumsuz yanlarından.






Oud

Geçtiğimiz yıldaki hemen her firmanın kapıldığı oud çılgınlığına Fransis Kürkçüyan gibi pazarlamadan iyi anlayan bir adamın da kapılmaması imkansızdı tabi ki. Uzun zaman bu Arabik aromayı Kürkçüyan'ın nasıl yorumlayacağını bekleyen parfümseverler, sonuçta ortaya çıkan bu kadifemsi yumuşaklığa sahip ve oud'dan ziyade safrana (neyse ki) odaklanan bu parfümü beğendi diyebilirim.

Parfümden beni tek iten şey, normal 70 ml. lik serinin hemen hemen iki katı fiyatına satılması. Tamamen pazarlamaya (bence özellikle Arap pazarına) yönelik bu hamleden dolayı kendisi bizi üzdü, adeta müşterim değilsiniz dedi, canı sağolsun. Parfüm gayet güzel.


Çok yetenekli bir adam olan üstad, umarım uzun yıllar daha parfüm dünyasına eserler vermeye devam eder.





12 Aralık 2012 Çarşamba

Histoires de Parfums ülkemizde!



Tarihin izlerini taşıyan yepyeni bir marka Histoires de Parfums La Déesse” de..

Histoires de Parfums parfümörü Gerald Ghislain'ın, doğduğu Güney Fransa ve büyüdüğü Fas'ın Akdeniz etkilerini harmanladığı “Histories de Parfums” serisi, La Déesse’ de koku tutkunlarıyla buluşuyor.

En değerli hammaddelerle hazırlanan Histories de Parfum ürün gamı, Paris L'Eclaireur, Milan Corso Como ve New York Saks Fifth Avenue gibi seçkin noktalardan sonra, Türkiye'de sadece La Déesse 'de…


Hastası olduğum 1725'i hemen alıyorum